Varlığını hissederek…
Nakış nakış her zerrede sonsuzluğa süzülerek…
Riyadan uzak, öfkeden, kinden, çoraklıktan uzak…
Samimi sevmek…
Bu bir tahayyül değil
Bir göl cennetle sulanan
Seni anlatan, seni yeniden sevdiren…
Dibinde ki dağları ki haşmetli…
Yolları ise hikmetli…
Gökteki kuşların her biri harikulade sanat musikisi…
Gölde bir yengeç ki hayat vazifesini tamamlamış…
Bir yengeç ki küçük taşın ardına saklanmış…
Ve bir ağaç yapayalnız…
Gölün ortasında kupkuru kalakalmış.
Hayret veriyor, suyun ortasında susuz kalmış.
Her şey seni anlatıyor…
Sanat sanatkârını hüccetlerle gösteriyor.
Kelimelere hiç gerek kalmıyor.
Yıldızların Ağladığını Öğrenmeseydi Çocuklar
Suları ürperten bir akşamdı bakışlarınız
Korkulardan urbalar dikinmiştiniz
Şarkımızı bilmeyen yabancı kuşlardan
Haziran sarısı gülüşler bellemiştiniz
Ayışığımızı vurdunuz sonra
Sonra kapılarını çarptınız yüzümüze hayatın
Bir kırbaç şakırtısından beterdi sözleriniz
Keşke gitmeseydiniz
Yıldızların ağladığını o gün öğrendi çocuklar
Oku dedi büyük kitap hayatı oku
Oku Allah’ın adıyla oku
Satır satır eksildik içinizden
Kulaklarınız büyüdükçe kısaldı gölgemiz
Aynanız kırılınca
Oyluk kemiğimizi hayat sandınız
Keşke gitmeseydiniz
Yıldızların ağladığını o gün öğrendi çocuklar
Toprakla sevişirdik,toprak kokardı ellerimiz
Ekmeğimizi sıcaklığından tanırdı karıncalar
Biz karayağızlı namus işçileri
Kocaman ayaklarımız, yağlı saçlarımız
Aşkı iyi bilen bir yüreğimiz vardı
Kefenimize işledik isminizi
Göğerdi dudaklarımız anmaktan
Keşke gitmeseydiniz
Yıldızların ağladığını o gün öğrendi çocuklar
Katipler yazmadı arzuhalimizi
Adımız hasretti, gurbetti gözleriniz
Boşuna değildi ciğerimizi verem edişimiz
Öperken iki kaşınızın ortasından
Sizi cennetten çok sevişimiz..
Keşke gitmeseydiniz